
Halbuki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2020 yılında yaptığı açıklamada çiftçisine seslenerek; “Gelin yeniden bir kenevir ekim süreci başlatalım. Çünkü kenevir ekiminin çok farklı alanlarda çok farklı faydaları olduğunu göreceğiz” demiştir. Biz bu haberi duyunca kenevire doğru koşacağımıza yine de duruyoruz. Peki neden? Anlatacağım. Ama önce dünyadan haberler:
-Amerika Birleşik Devletleri ekim alanını yüzde 150 oranında arttırdı. Kenevirle bağlantılı araştırma tesisleri, sivil toplum kuruluşları hatta lobiler kuran ABD kenevirin gelecekteki piyasa değerine çok ciddi bakıyor.
-Çin yılda 44 bin ton kenevir üretiyor. Dünyada kenevir üretiminin %40’ı Çin’in elinde. Fransa ve Şili de büyük üretici ülkelerden. Kanada, Hollanda, Avustralya, İsrail, Almanya gibi ülkeler de hızla üretim sahası oluşturan ülkelerin başında geliyorlar.
-Hollanda kenevir ekim ve üretimini yüzde 200 arttıran ülke. Hollanda da AR-GE çalışmalarına ağırlık veriyor.
-Fransa ise hali hazırda 30 bin dönüm kenevir ekimi yapmasına rağmen gıdadan tekstile, inşaattan medikale çeşitli alanlarda araştırmalar yaptığı için ve her araştırma “Daha çok kenevir ekilmeli” yanıtını verdiği için sürekli ekim sahalarını arttırmaya çalışıyor.
-İsrail alt yapı çalışmalarını daha sağlam yaptı diyebiliriz. Yani İsrail önce tıbbi kenevir üretimi için araştırmalarını yaptı, izinlerini aldı, işi kanuna döktü, ondan sonra üretimini arttırdı. Duruma göre İsrail hazır. Neye mi?
İsrail keneviri medikal kullanımda ülke olarak dünya liderliğine oynuyor ve önümüzdeki 10 yılda 100 milyar dolarlık pazarı yönetecek yöntemler geliştiriyor.
Peki nedir keneviri bu kadar önemli kılan?
*Bir ağaç 20-25 yılda büyüyorsa kenevir 4 ayda büyüyor.
*25 dönüm ormanın verdiği toplam oksijeni yalnızca 1 dönüm kenevir ormanı verebiliyor.
*Karbondioksiti atmosferden çekebiliyor. Yani karbon negatif bir bitki kendisi. Sadece bir hektarlık bölümüyle 22 ton karbondioksit kaybolup gidiyor.
*Pamuktan 10 kat daha dayanıklı. Sürdürülebilir tekstil diyorsak buyurun size kenevir.
*Ağaçtan elde edilen kağıt en fazla üç kez geri dönüştürülebilirken, kenevirden elde edilen kağıt en az sekiz kez geri dönüşebilir.
*Kenevirden ev mi yaptınız? YIKILMAZ. Bizim gibi fay hattı üzerinde olan bir ülke böylesi yeşil bir gücü nasıl değerlendirmez, değil mi? Deprem sonucu oluşan inşaat yıkıntılarını düşünelim, ya da kentsel dönüşüme giren evlerimizi… O yıkıntılar, o toz bulutu, o kirlilik… Halbuki kenevir öyle mi? Kenevir hem doğal hem de çok dayanıklı. Beton içinde değil, doğa içinde odalarımızda yattığımızı düşünmek bile keyifli…Kenevirden ucuz maliyetli ahşap ve sunta elde edilebilir. Yine ucuz maliyetli tuğla elde edilebilir. Dayanıklılığı 600 yıl garantili tuğlalardan bahsediyorum. O halde neden duruyoruz?
*Kenevirden araba mı yaptınız? KURŞUN GEÇİRMEZ. Şaka değil. Kolay kolay darbe almaz. Üstelik de ucuz maliyetli olur. O halde neden hala duruyoruz?
* Kanser, felç, AIDS hatta Corona. Toplam 250 hastalığın tedavisinde ilaç olarak kullanılan keneviri üretmek için neden hala duruyoruz?
* 9 Amino asit, birçok minerali içeren kenevir tohumu başlı başına bir gıda takviyesi olarak kullanılabiliyor. Protein bakımından çok zengin dediğimiz chia tohumunun neredeyse iki katı oranında protein barındırmakta. Omega 3-6 ve 9 yağ asitlerini içermesiyle de tam bir kötü kolestrol savaşçısı diyebiliriz. Böylesi şahane bir gıda dururken neden hala reklamını yapmıyoruz?
*Kozmetikten biyodizele en az 50 alanda kullanılan ve değeri dünyada artık anlaşılan kenevirin endüstriyel üretimi 32 ülkede yapılmakta. Bizde de bir miktar yapılmakta ancak yeterli değil. Halbuki kenevir üretimine doğru koşmamız gerekir değil mi? Grand View Research Inc. tarafından yayınlanan bir rapora göre küresel endüstriyel kenevir pazar büyüklüğünün 2025 yılına kadar 10,6 milyar dolara ulaşması bekleniyor. 10 yıl içerisinde ise bu rakamın 150 milyar doları bulması öngörülüyor. 10 yıl içinde kenevir pazarının %10’unu alsak 15 milyar dolar eder. Yüzde 1 bile olsa 1,5 milyar dolar eder. Tekrar soruyorum: PEKİ BİZ NEDEN HALA DURUYORUZ?
Kimyasala ihtiyaç duymayan kenevir belli şehirlerimizde üretildi ancak talep olmayınca devamı gelmedi. Çiftçimiz sizlerin de bildiği gibi ya sözleşmeli çalışır ya da talep neyse onu üretir. Peki ya talep gelmezse? Çiftçimizden kenevir talep edilse onu ekmeye devam ederdi. Burada sorun sanayicimde.
-Avrupa tekstilde kenevire eğilirken ülkemin tekstilcisi pamuk dediği için kenevir ekilmedi.
-Ülkemizde ekimi serbestleşen 19 ilimizden bazılarında henüz ekimi dahi yapılmadı.
-Kağıt için selüloza yılda 1 miyar dolar öderken kenevirden selüloz üretimine henüz başlanmadı bile.
-Cumhurbaşkanımız çiftçiyi teşvik etse de sanayicimiz henüz olayı anlamadı. Taleplerini oluşturmadı. Hal böyle olunca kenevirde çok geride kaldık. Fransa talebi olmadığı zamanlarda bile vazgeçmedi, gerilemedi. Tohumda bilhassa, çok iyi noktalara geldi.
Oksijen üreticisi, ilaç, karbondioksit emici, sağlam bir gıda, yıkılmaz inşaat malzemesi, çelikten sağlam olduğu için otomotiv sektöründe ve daha birçok alanda (izolasyondan güvenliğe vb.) kullanılabilecek olan kenevir, tekstil kaynaklı doğal kaynak israflarını da önleyebilecek olan yeşil gücümüz.
Ülkemize gelir sağlayacak, üretimimize dahil olacak, vücudumuza nefes, şifa olacak bu bitkinin değerini anladığımız ve endüstriyel üretimimize ağırlık verdiğimiz bir yıl diliyorum.
Esra Kara
Temiz Atık Derneği Başkanı
Leave a Reply